Bâd-ı sabâ kim giderse yâre selâm eylesin
Bâğ-ı çemende gül-i ra’nâya du’âm eylesin
Mühr-i yâkûtun kilîdin saklamasın bendeden
Âr değil beklemesin üç beş kelâm eylesin
Uzanır Sidreye dek Tûbâ boyu ol dilberin
Çoştu deryâ-yı dilim dolaşsın endâm eylesin
Şem’-i nûru kıldı perîşân beni pervâne-veş
Nâr-ı aşk içinde yanan kula merâm eylesin
Her ne zamân anmayıp da unutursam nâmını
Ol Hudâ ki başka yâri bana harâm eylesin
(2011)
Bu cihân ma’nâsın anla nazar et ne hâl olur
Gözünü aç kalbinin gayrısı kîl ü kâl olur
Kıvrılırken gecenin sessizliği gökyüzünde
Bir hakikat görünür dile âlem hayâl olur
Açılır perdeleri zulmün ma’nâ ikliminde
İhtiyar kalmaz o dem akılda lisân lâl olur
Aşk meyi ile bakışın mest iden âşıklara
Var sanılan kevn ü mekân çekilir zevâl olur
Bulmak ister ise kişi hakîkât bâbını
Dâmına nefsi dolanır ol hîle vü âl olur
Âdemoğlu sözü söyler kimisin mesrûr eder
Kimisi aklın yitirir kimisi kemâl olur
Dost elinden hastaya bir katre dermân gerek
Açıp hakîkat bâbın girmeye iz’ân gerek
Cihândan geçip ermek içün aşk ahvâline
Ellerinden tutacak bir ulu sultân gerek
Aşk bir sırdır ma’nâsı kenzen lafzında gizli
Yoldaş bilip levlâki girmeye ummân gerek
Aşktan şikâyet olmaz bilen kutlu kişidir
Ma’şûğa cân vermeye bir kutlu fermân gerek
Bir kuru lâf ile aşk da'vâsı beyhûdedir
Gerçek âşık odur ki cânâna kurbân gerek
(2011)